22 Ağustos 2016 Pazartesi

KORE'DEKİ ÇATI KATIMDAN SESLENİYORUM DİDEM DUYGU DEMİR~~~İMZA GÜNÜ

         



              


                                                    
 

 Herkese merhabaaaaa^^ Taslaklarımı -sonunda- tamamlamaya karar verdiğimi söylemiştim .Açıkçası bu postu yaklaşık bir ay önce yazmış olmalıydım sanırım.Ben ve benim gibi Kore'ye ilgisi bulunan arkadaşalarımın çoğunun takip ettiği bir isim Duygu abla .Yakın bir zamanda da kitabı çıktı ki duyurusu yapıldığından beri beklediğim doğrudur. Esas imza günlerini duyduğumda selo şok, selo iptal ... Bursa mı yazıyor orda ? Yanlış okumuyorum değil mi? Ama ne zaman ki.. Bursa imza gününü gören ben hemen kitabı sipariş ettim ,henüz ön sipraişti ve ne zaman gelirdi bilmiyordum ,işin öbür tarafı Bursa'da değil oraya yaklaşık 1 saatlik olan yazlık bir beldedeydim ve ne zaman dönerdim bilinmiyordu-evde kimse olmadığı için kargoyu babaannemin adresine vermiştik-.Sonra imza gününün tarihi açıklandı.24 temmuz Bursa..22 temmuzda ablişkomun doktor randevusu için Bursa'ya dönecektik ki haftasonnunda evimde olmama engel kalmamıştı.Tadından yenmeyecek bir başka şey ise imza gününün yapılacağı kitabevinin evime 5-10 dakika mesafede olmasıydı...

İmza gününden bir gün önce kargo babaanneme ulaşmıştı ve ben gidip ondan almak durumundaydım.Eve dönüş yolunda heyecanla açtım kargomu .Önce evirdim çevirdim ,sadece inceledim. Sonra açtm kapağını ve okumaya başladım.Bir sayfayı çevirirken diğerinin gelişini bekledim.Anlatım tarzına zaten alışıktık.Çatı katı edebiyatını facebook üzerinden takip etmeyen var mıydı? :)) Neyse tatlı patateslerim ,Duygu ablanın macerasına ortak olma zamanıydı ve artık çoğu sorunun cevabını kitaptan alıyorduk. Yeri geldi ağladım ,yeri geldi çok güldüm , bazen kitaptaki Duygu için üzüldüm bazen de işte bu ben dedim.Aslında her türlü hissi alabilmeniz mümkün kitapta .Belki daha önce böyle bir kişinin varlığındna haberdar olmadna kitabı okusaydım farklı olan ne olurdu diye düşünmedim değil .Öyle böyle derken yarısı gün imza günü olmasına rağmen kitabı bitirememiş olmanın acısı vardı lakin olsundu , yarısından fazla bitmemiş miydi?


Gelelim imza gününe! Kitabevine ilk girdiğimde elinde kitap olan ya da bu etkinlikten bahseden insanlar aradı gözüm . Yukarı kata çıktığımda bulmuştum da. Hemen gidip ' siz de mi imza günü için gelmiştiniz?' diye soruverdim ve o an aradığım insanları buldum.Saat ilerledikçe elinde kitabıyla gelenler artmaya başladı. Aslında instagram yorumlarında keşke gelebilseydim , gelemiyorum , kaçırdım gibi yorumları okuyunca bir an çok kişi gelecek diye korktum , az kişiyle güzel olabilirdi belki ,daha fazla zama ayırabilirdi her gelene lakin ,ne kadar çok okur o kadar çok mutluluktur diye düşünüyorum bir yazar için ^^ Beklediğim olmadı ve çok olmasa da kalabalığımız vardı . Duygu abla birazcık gecikmişti sanrım ama çok da önemli değildi.Eşyalarını bırakıp üstünü değiştirmeye çıktı yukarı. Aşagı indiğinde herkese el sallarken merhabalar hoşgeldinler duyuldu.Arkalarda olmadığımıza sevinmeliydi. Çünkü herkesin fotoğraf çekilme ve muhabbet etme süresi azımsanamazdı. Sıra bana geldiğinde ne konuşacağımı bilemedim . Şu anda zaten kelimesi kelimesine hatırlayamıyorum belki ama orası da bende kalsın .Özel bir şey değil lakin kalıversin canım , nasıl toparlasam bilemedim. Yukardaki fotoğrafı da önümdeki arkadaşın fotoğrafını çekerken gülerek söylenen 'beni de çek ' cümlesini duyunca çekivermiştim.


Korece biliyor musun du sanırım soru. Yeni yeni başladığımdan behsedince o zaman 'saranghae' kelimesini gördüm kitabımda.

Herkese sorduğu sorular , verdiği tavsiyeler ve cesaretlendirmeleri çok tatlıydı.Bir de kocaman bir abla sarılması..İki arkadaş imzanın bitimine kadar beklediğimiz doğrudur. Bu cesareti de diğer bekleyen gruptan almıştık tabi.Son dakika sorulan sorular vesaire oldukça ilgilenmişti lakin arkadaşları da onun için bekliyorlardı. Son vedayı edip hoşça kal dedik.

Bu arada kitabın sonundaki 'devam edecek' kısmısı- kitabı bitirmeden sonuna baktığım da doğrudur-^.^ İkinci kitap çıkacak mı soruları da sorulmuştu ve aslında kitabın sonu ipucunu veriyordu ki bunun da haberini almış bulunduk imza gününde..Diğer bir imza gününde bulışmak dileğiyle :))

Yazımı burda sonlandırıyorum .Atladığım kısımlar elbet vardır ama çok da uzatmak istemiyorum .Hee bu arada kitabın kalan kısmını imza gününden eve dönünce bir solukta bitiriverdim  .

O zaman annyong!
Bir de Ephesus Yayınlarına ve BKM Kitabevine bizi buluşturdukları için teşekkürleeeer!










21 Ağustos 2016 Pazar

Gimbap (Kimbap) Yapıyorum



   Yine ben geldimmmm .Bugünlük son yazım sanırım.Bitirebilirsem eğer musmtlu olucam da :)) Eveet uzuun uzun zaman önce bir kız kimbap yapmaya karar vermiş  .Bir aydan fazladır beklediği yosunları ve sarma tahtası da geldiğine göre artık yapmalıyım demiş .Sonra sonuuuuuuç



Aslında Kimbap'ı ilk yediğimde zar zor yutmuştum .Yosunun baskınlığına alışık değilim tabii! Sonra ikinci deneyişte baktım çok kötü değil, üçüncü dördüncü derken sevmeye başlamışım.Arada sırada canımız çeker olmuş ,hele de dizi izlerken olsa da yesek falan..Yediğimiz yeri de buraya not düşeyim istiyorum , Bursa'daki arkadaşlarımızın bir kısmı biliyordur "Little Korea".Burayala ilgili de yazmayı düşünüyorum ama ona birazcık zaman var sanırım.Bilgi notumu da burda keseyim!  
 
O zaman malzemeler;                                                                                                                            

Yosun   - kaç parça kullandığımı hatırlamıyorum-                                                                              
2 bardak pirinç - yapılışını Maangchi'nin tarifinde bulabilirsiniz - bi tık alayım                                
1 kutu konserve ton balığı - yağı süzülmüş-                                                                                        
2 - 3 yumurta - omlet yapmak için-                                                                                                     
1 - 2 havuç - büyüklüğüne göre-                                                                                                         
3 - 4 turşu                                                                                                                                             
birkaç yaprak marul - benimki gibi pek ıslak kalmasın kullanırsanız sonra hoş şeyler olmuyor da :))

(Malzemeleri kendi zevkinize göre istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz pek tabii ^^)                            



Aslında omletimizi şeritler halinde kesmemiz gerekiyor ama benimkihenüz tavadayken mağduriyete uğradığı için parçalarıyla yetindim. Kestiğimiz havuçlarımı azıcık yağda döndürüyoruz. Turşularımzı ince dilimlere ayırıyoruz.Peki ya sonraaaaaaa

                                
 Mini not benden , benim gibi ay çok kalın olmasın derken pirinci incecik sermeyin sonra güzel olmuyoruuu

                

                 
 

Bu da benim ilk denememdi , umarım ikincisi de olur yakında , markete gidemediğim için alamadığım bir iki şeyden dolayı yapamadığım arkadaşım Gamze'ye ithaf ediyorum bu yazımı da ! Esen kalın sevgili okurlarım , kimbapla kalın :))

Dur yaaa daha bitmemiştiii kii . Yaptıklarımdan okuldaki arkadaşlarıma da tattırdım ama en çok denetmek istediklerim maalesef o gün derse gelmemişlerdi .Aldığım tepkiler çok fena değildi açıkçası .Bir gün herkes sevecek haha.-Lakin bir yahut 2 sonraki gece baktığımda balıktan olsa gerek garip bir kokuya sahipti siz siz olun ,hüp diyebitirin hepsini . :)
Bu arada birincim de azıcık kalınca o hep yaptıkları pirinç topundan yaptım.İçine kalan balığımı ,turşuyu ve havucu tıkıştırıp mideye yolladım.Böyle de güzel yaaa. ^^

Notcuk :) aslında bu postu da 22 ağustos 2016 da Kore'deki Çatı Katımdan Sesleniyorum postumdan sonra yayınlamam rağmen ,önce yayınlanmış gibi çıkıyor.Nedenini bilemiyorum amaa olsun , haberini olsun dedimmm





                                                                         

Uzun Bacaklı Baba ~~~Daddy Long Legs- Jean Webster

        





"Kaldığı yetimhanenin mütevelli heyetinden bir hayırseverin kendisini koleje göndereceğini öğrendiğinde, Jerusha büyük bir heyecana kapılır; Jerusha Abbott, sıradan bir yetim, kolejde okuyabilecektir. Fakat, uyması gereken bazı kurallar vardır: bu hayırseverin gerçek adını asla bilmeyecek, ona her ay düzenli olarak okuldaki durumunu bildiren bir mektup yazacak, ama mektuplarına hiçbir karşılık verilmeyecektir. Kolej hayatında, yeni adıyla Judy, alışık olmadığı pek çok olayla karşılaşır ve bunların tümünü "Uzun Bacaklı Baba"sına yazmadan edemez. Oda arkadaşları, onu bilinmedik bir dünyaya doğru sürüklerler: sevgi dolu aileler, sosyetik partiler, balolar ve yakışıklı Jervis Pendleton'la gittikçe ilerleyen bir arkadaşlık ilişkisi... Judy, mektuplarında iç dünyasını ve sırlarını "Uzun Bacaklı Baba"ya açar, ancak kendisinden hiçbir cevap alamaz. Ta ki...

Bu on sekiz yaşındaki hayat dolu ve cesur kızın öyküsünü okurken, kendinizi onun dünyasında bulacak, onun esprili taraflarının yanı sıra, yüreğinin derinliklerinde gizlediği hüzünlerini de keşfedeceksiniz."




         Merhaba arkadaşlar. Yine uzunca bir aradan sonra buradayım .Geçen hafta Trabzon'a gitmiştim. Genç Mimarlar Projesi kapsamında.Şöyleki , bulunduğum şehirden Trabzon' a varmam yaklaşık 18 saatimi alıyor- en uzun 13 saat kadar yolculuk yapmış bana inanın çok büyük bir deneyim oldu kendileri-. E malum yolumuz uzun , yapacak şey de pek olmaz diyerek bir süre önce aldığım lakin ucundan okuyup bıraktığım sevgili kitabım 'UZUN BACAKLI BABA' ya devam etmeye karar verdim. -Asında gidiş yolunda havanın kararması gibi minnak bir sorundan dolayı , e biraz da üşengeçliğimden elime almadım diyebilirim. Esas okumayı dönüş yolunda yaptım .İyi ki de yapmışım.



         Kitabı keşfedişim aslında diziler sayesinde oldu.Sanırım ilk 'Coffe Prince ' ta duymuştum , arkasından birkaç dizi daha derken sanırım 'Doctors' dizisinde de duyduktan almaya karar verdim.Neydi acaba bu kadar etkileyici olan. - Filmini yaptıklarını da kitabı araştırırken görmüş bulundum-izledim mi ,hayır-_-,ardından birçok kişinin çizgifilmini izlerken hayran kaldıklarını hatta kitabın varlığından haberdar olduklarında almaya gittiklerinden bahseden yazılar yorumlar okuduğumda kendimi epten tutamadım.-


        Kitabımız çocuk- gençlik kitabı olarak geçiyor. Yaşım zaten 20 ,kanunen çocukluk evremi geçmiş olsam da genç olmama söz yoktur sanırım.Zaten kitabın yaşı da olmaz ki...Her yaşta farklı bir anlam farklı bir bakış açısı söz konusu değil mi ? -Ağır roman veya kitapların yaşının olmasına katılıyorum lakin bahsettiğim çocuk kitabı olarak geçen kitapları ilerki yaşta okumanın nesi yanlış ki? ^^

        Bundan sonrası belki spoiler olarak gözükebilir ama bahsetmeden bırakmak istemem.Kitabı ilk açtığımda beklediğim gibi bir şey değildi karşımdaki.Tam olarak ne umduğumu da bilmiyorum ama tarihleri atılmış sürüyle mektup değildi sanırım.O an dedim ya bitiremezsem , ya bu mektupları okumaktan sıkılırsam diye. Gözüme ilgi çekici gözükmemişti ama başladım..Okudukça aslında yanıldığımın farkına vardım.Bir kitabın başka birine anlatılmasını dillendirir gibiydi.-Burda cümleyi toparlayamayacağını farkeden kızçe pes ediyor-

         Kitabımız tanıtım bülteninde de bahsedildiği üzere yetimhanedeki bir kızımızın hayatından bahsediyor.Aslında kitabı okumaya başladıktan kısa bir süre sonra sonunu tahmin edebliyorsunuz ama yine de okuyarak öğrenme isteğiniz bitmiyor.Çok da fazla detaya girmek istmiyorum aslında ama kitabın sizi etkileyeceğine eminim , sizi okurken keyif alacağınız ve gülümsetecek arada da düşündürecek cümleler bekliyor olacak.Şimdi doooğru kitapçıya ! Ruhunuzu beslemeye! Sırada devamı niteliğinde olduğu söylenen 'Sevgili Düşmanım' var .O da okunmayı bekliyor :))

         Sanırım çizgi filmini de izlenecekler listeme almalıyım,henüz nereden izleyebileceğime bakmadım .Zor bulabileceğim bir şey umarım ki değildir. İzleyenleriniz ,okuyanlarınız varsa gelin beraber bu tatlış kitabı gündemimize koyalım ,üzerinde tartışalım belki de bir kısmınız çocukluğuna döner .Ne dersiniz?....


      Bir sonraki yazıya kadar hoşçakalııın. Yazacak birçok taslak ama yazamayan bir blogger .Beni unutmayın çünkü bir süre internet erişimim olmayabilir !-hala birkaç günüm var !^^